Archives

Statistics

  • Posts 526
  • Pages 4
  • Categories 45
  • Comments 134
  • Words in Posts 665,397
  • Words in Pages 12,901
  • Words in Comments 12,619

Newsletter (in English)





2010-06-06


İsrail-Filistin uyuşmazlığına devrimci çözüm!

31 mayısın erken saatlerinde, İsrail deniz kuvvetleri komandoları Gazze’ye yardım taşımakta olan “özgürlük gemisi”ni basarak 9 aktivisti katletti. İçinde 37 ülkeden 663 aktivistin bulunduğu, on bin ton insani yardım malzemesi (yemek, sağlık malzemeleri ve yapı malzemeler) taşıyan gemi İsrail’in 64 kilometre uzağında, uluslar arası sularda bulunmaktaydı.

1.5 milyon ile dünyanın en yoğun nüfuslu bölgelerinden olan Gazze Şeridi, 2007 Haziranından beri İsrail ablukası altında. Gazze’deki İsrail işgalinden sonra 1400 Filistinli katledilmiş ve abluka altına alınan bölgeye ev yapı malzemeleri ve yaralılara ilk yardım malzemesi girişi imkansız hale getirilmiştir. Birleşik aktivistler birçok defa ablukayı kırmak için deniz yolunu kullanmaya çalışmıştır.

Bu durum tek başına olan bir istisna değildi: Aynı gün Amerikalı bir eylemci Kalandiya’daki bir eylemde İsrail’li askerlerin göz yaşartıcı bombanın yüzüne atılması sonucu sol gözünü kaybetti. Yabancılara yapılan saldırılar İşgal edilmiş bölgelerdeki Filistinlerin öldürümesinden daha çok medyanın gündemine geliyor – Ama Filistinlikere her gün kurşunlanıyor.

Protestolar

BM’nin dünya güvenlik konseyinde ABD nin veto hakkı var. Buradaki açıklamada ”İnsan yaşamının kaybedilmesi üzücü” denilmesi, kimin burada sorumluğu olmadığını söylerek geçiştiriliyor. Batılı basın gemilerdeki gönüllülerin bu ölümlerden kendilerin sorumlu olduğunu iddia ediyorlar. Çünkü sopa ve demir çubuklarla saldıraya karşı kendilerini savundukları için.

Buna rağmen tüm dünyada bu askeri saldırı protesto edildi, hem emperyalist ülkelerde hem de yarı sömürge müslüman ülkelerde. Yunanistan’da hükümetin kemer sıkma kararlarına karşı sokalardaki eylemler yapan halk, militan protesto eylemlere sahne oldu. Ama en dramatik protesto eylemleri Türkiye’de oldu, öldürülen eylemcilerin Türkiye kökenli olmasından dolayı. Binlerce öfkeli protestocu İsrail’in Ankara ve İstanbul’daki konsoloslukların önünde eylemler gerçekleştirdi.

Bu saldırı İsrail ile Türkiye’nin ilişkilerine zarar verdi. Türkiye bir NATO üyesi ve İsrail’in bu bölgedeki en yakın diplomatik ve askeri ilişkileri olduğu dostu. Ama Türkiye hakim sınıfları içindeki devam eden mücadele ( islami tabanlı AKP hükümeti ile geleneksel laik Türk ordusu arasındaki) Başbakan Erdoğan’ın Filistin yanlısı bir tutum almasını kolaylaştırdı. 2008 yıllındaki Gaza’ya yapılan israil saldırısını açıktan Türkiye kınadı. Ama Türkiye İsrail arasındaki askeri ortaklık devam etti ve buna dahil olarak silah ticareti ve ortak askeri operasyonlarda bundan şimdiye kadar etkilenmedi.

Türkiye Kuzey Akdeniz bölgesinde ve Ortadoğu’da belirleyici güç olmak için çaba sarf ediyor ve ABD´nin tam himayesinde ( ve İsrail’in desteğinde) olmayan bir dış politika gütmeye çalışmaktadır. Bunun yerine müslüman ülkelere ve diğer güçlü yarı sömürge ülkelere yönelmektedir. Buna güncel bir örnek, İran’la yapılan Türkiye ve Brezilya’nın da imzaladığı nükleer anlaşmalardır. İran’ın başka ABD uygulamalarından koruyacak bir girişim olarakta değerlendirilebilir.

Buna rağmen Filistin halkının haklarını savunması ikiyüzlüdür. Türkiye Cumhuriyeti kuruluşundna bu yanı kürt halkını ve diğer azınlıkları ezmektedir. Yaklaşık 14 milyon ( nufusun neredeyse %20 si) Kürdün Türkiye’de en temel hakları verilmemektedir ve onların politik partileri düzenli olarak baskı altında tutulmaktadır. Doğu anadolu’daki kürt köyleri ve şehirleri askeri bir işgal altındadır. Buradaki durum Batı Ürdün’deki Filistin topraklarından asla daha farklı değildir.

İsrail hükümetinin savunucuları diyorlar ki, bu katliamlara yapılan her türlü eleştiri anti semitizmdir. Evet, İsranin koloni projesi ve onunla oluşan şiddet ve atmosfer anti semitizmin yayılmasına yol açıyor. Özelikle müslüman dünyasının sağcı güçleri bu durumdan son derece memnunlar, israil’in şiddetini ve ”yahudilerin komplolarını’ eleştirerek, kendi halklarını ezmelerini ve rüşvetci rejimlerinin gündemlerini değiştirebiliyorlar.

Yalnız bu tür suçlamalar, İsrail’de de binlerce insanın aynı şekide bu saldırıyı protesto ettiğini göz ardı etmektedir. ( Yüzüne gaz bombası atılan amerikalı eylemci aynı zamanda yahudi idi)

Perspektifler

Bu katliam bir kez daha gösteriyor ki, barış süreci –kapitalist sınıflar arasında Orta Doğu’daki barışın sağlanabilmesi için girişim denemesi– bir çıkmaz yoldur. 1993 Oslo barış anlaşmalarından sonra Filistinli kitleler, İsrail yerleşim yerlerinin işgal topraklarında yayılmasından sonra sefalete doğru sürüklendi. Bu bağlamda; İsrail ve Filistin’deki işçiler fazlasıyla milliyetçilik zehiri ile zehirlendi.

Sözde barış sürecinde, işsizlik oranı yükselir iken, El-Fetih partisinin önderliği zenginleşmiştir. Onlar, İsrail ile olan işlemleri ve anlaşmaları yaparken ve bu sırada İsrail tüm sorunlardan sorumlu kılarken, sağcı Hamas, El-Fetih liderliğindeki büyük bir yükselmeye yol açarken mutluydular. Aynı zamanda İsrail politikası her zamankinden daha fazla sağcı partiler tarafından  hakimiyet altına alınmıştı.

Bu kısır döngüden kurtulmanın tek yolu, İsrail ve Filistin’deki devrimci solun savunduğu, geçmişte çok popüler olan perspektiftir. Siyonist devlet, Yahudilerin çoğunlukta olmasını muhafaza eden ve bu arada Filistin nüfusunu hariç tutan bir sisteme dayanır: 5 milyon Filistinli mültecinin bölgede (velilerinin ve dedelerinin sürüldüğü) yaşamasına izin verilmezken, İsrail’in Arap vatandaşları temel haklara sahip değillerdi. Bu devlet; genel demokratik, laik bir toplum ve bölgedeki bütün insanların eşit haklara sahip olabilmesi için, devrim yoluyla devrilmeli. Bu, İsrail’in işgal ettiği yerleşim bölgeleri, filistinli mülteciler ve her şeyden önce büyük sosyal eşitsizlik konularını gidermek amacıyla tek yoldur.

Bu bölgede sadece işçi sınıfı böyle bir programı uygulayabilir. İşçiler – Filistin kenar mahalelerinde yoksul kitleler, İsrail’deki işçi sınıfı ve tüm dünyadan yüzbinlerce göçmen işçi- gerici önderliği bırakmalı ve devrimci, sosyalist bir perspektif kazanılmalıdır.

Olanaklar

Biz, Filistin özgürlük mücadelesini koşulsuz kabul etmeliyiz, ama aynı zamanda Filistinlilerin gerici önderliğine karşı (ister Fetih ya da Hamas olsun) amansız bir mücadele vermeliyiz. Bu önderlikler gericiden fazlasıdır. Onların bu mücadeleyi kazanabilmek için bir perspektifi yoktur, çünkü onlar ya emperyalistlerin enternasyonal toplumuna, ya da bölgedeki sağcı müslüman rejime güveniyorlar, kıyaslanamayacak kadar iyi silahlı İsrail ordusu ile umutsuz askeri çatışmalar eşliğinde.

Gereken şey, sadece Filistinli kitlelerin haricinde, enternasyonal işçi sıfını da seferber edebilecek bir stratejidir. Bu durum, İsrail devletinin silah teminini engelleyerek ( geçmişte Yunan liman işçilerinin yaptığı gibi) ve İsrailli işçileri sömürüye karşı genel mücadeleye dahil ederek mümkün olabilir.

Bizler dünya çapında gösteriler düzenlemeliyiz ama aynı zamanda devrimci-marksist pozisyon ile küçük burjuva pasifistleriyle ya da dini akımlar arasında keskin bir çizgi çizmeliyiz.

MHP ve NPD gibi faşist güçler bu gösterilerin dışında tutulmalıdır.

  • İsrail devletinin cinayetlerini protesto edin !
  • Gazze Şeridine uygulanan abluka kırılsın!
  • Filistin için işçi dayanışması! Silahların tedariği durdurulsun!
  • Orta Doğu’da devrimci sosyalist bir hareket için!

RIO, 5. Juni 2010



Leave a Reply